GELDİ Kİ OL MUHARREM'DİR!



Mâh-ı Muharrem hürmetine muhibb-i Ehl-i Beyt'e şifâ olması niyâzıyla... 


Gel Muharrem’dir Necef vâdîlerin yâd et dilâ
Yaralar aç sînen üzre tâ bilinsin mâcerâ
Karalar giy ehl-i îmânın gazâsı vaktidir
Mâtem-i Şâh-ı Şehîdânı tutup eyle bükâ
Eşkıyâdır şüphesiz Âl-i Abâ’ya zulm iden
Ol adûlardan teberrî farz-ı ayn oldı sana
Gûş idüp bu kıssa-i cân-sûzı aklın aldırır
Nîce cânın vermeye bu derd ile ehl-i vefâ
Fikr edip bu hâli insâf eyle Allâh aşkına
Zerre îmânı olan kalbinde verir mi rızâ

Ben şehîd-i Kerbelâ’nın yoluna cân vereyim
Tek o şâhın hâk-i pây-ı devletine ereyim


La'net ol kavm-i pelîde bunca efsûs eyledi
Rahmetinden anları Allâh me'yûs eyledi
Dâğlardır sînesinde çarh-ı gaddârın nücûm
Şol nedâmetden ki kaddin bükdi ma'kûs eyledi
Şem'-i bezm-i hânedânı haşre dek yansın deyü
Kubbe-i gerdûnı sanî' şekl-i fânûs eyledi
Sen katîl-i tîğ-ı a'dâ etdin ey zâlim felek
Ol şehi kim Fahr-ı Âlem gerdenin bûs eyledi
Kanı yerde kalmadı erişdi seyf-i intikâm
Hamdülillâh devlet-i Mervân’ı menkûs eyledi

Sînesinde cevher-i îman olan ehl-i yakîn
Mihnet-i Âl-i Resûlullâh’ı ansın ağlasın


Çekdiler sancâklar âşıkların ey zü'l-kerem
Pâdişehsin devletinde oldular sâhib-âlem
Haşr olunca kalb-i âşıkda çerâğındır yanar
Nâr-ı gayret şu'le-i dem âteş-i cân-sûz-ı gam
Cûş iderse şüphesiz nâr-ı cahîmi söndürür
Rûz-ı mâtem Kerbelâ’da dökülen eşk ile dem
Nola tahrîk eylese mehd-i şerîfin Cibrîl
Nûr-ı Hak’dır kurretü'l-ayn-ı habîb-i muhterem
Yârelenmiş Kerbelâ hâkinde nûr olmuş yatır
Güller açmış cism-i pâki sanma mecrûh-ı sitem

Şerha şerha sînemi mecrûh eder bu gam benim
Rûz-ı mâtem gözlerimden kan akar her dem benim


Sâilân-ı dergehin kıydı güşâde sad livâ
Çağrışurlar rûz-ı mâtem yâ Hüseyn-i Kerbelâ
Her biri bir Mâlik Eşter o günde ceng eder
Bendegânın kıldılar a'dâ ile nice gazâ
Ehl-i Beyt’in serveri Âl-i Resûl’ün seyyidi
Serv-i bâğ-ı lâ-fetâ sıbt-ı Habîb-i Kibriyâ
Âl u evlâdın gamıyla yandı mecrûh oldu dil
Ben dahî yansam yakılsam sîne-çâk olsam nola
Cânına la'net o kavmin kim Hüseyn’e kıydılar
Kûfe şehri yere geçsin etmediler iktidâ
Âh dest-i zâlime dûş oldu ol şâh-ı harem
Bî-vefâlardan erişdi âkıbet cevr ü sitem

Âb-ı rûyı hürmetine yaradılmışken cihân
Bir içim su vermediler Ehl-i Beyt’e zâlimân
Bir içim su içmedi bî-hûde aksun akmasun
Kâşkî nehr-i Fırât’ın yerine kan aksa kan
Âşıkânın dûd-ı âhîler ki eflâke çıkar
Sanma ebr ü yâ sehâb oldu semâda sâyebân
Gözü yaşı olsa eflâkin n'ola inen matar
Ağladı ol mâtem içün cümleten kerrûbiyân
Cân-fedâ eyle Zekâyî Şâh-ı Merdân aşkına
Cümle erbâb-ı himem terk etdiler bu yolda cân

Şehr-i ilmim dedi çün ol mefhar-i ins ü melek
Ol şehen-şâhın kapısı kelbiyim bî-reyb ü şek

MUSTAFA ZEKÂYÎ (XIX. YY.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"HÛ" SESLERİ GELİYOR ESKİ KONAKTAN!

BİR EHL-İ BEYT SEVDÂLISI: KEMÂL EDİP KÜRKÇÜOĞLU